29 Kasım 2015 Pazar

Fibroblast Hücreler ve Hyaluronic asit ( Sodyum Hyaluronat )

Hyaluronik ( Hiyalüronik ) Asit (C14H20NNa11), uzun zincirli doğal bir şeker olan bir polisakkarittir. Bu asit, insan vücudunda bir yapıtaşı olarak, her türlü dokuda (epitelyumdan sinir dokusuna kadar) ve eklem sıvısında bulunan yaşamsal bir moleküldür.

Hyaluronik Asit ( kısaca; HA) tüm yaşayan organizmalarda mevcut bulunur ve beden dokularının hücreleri arasındaki boşlukların en yaygın bir bileşenidir. Hyaluronik Asit kimyasal yapı kimliğine sahip bir mukopolisakkarid ise de en basit bakterilerde ve insanlarda bulunur. İnsanlarda Epidermis tabaka içindeki Fibroblast hücreler tarafından üretilir.



Fiziksel ve kimyasal zararlara karşı cildi yumuşatıcı bir rol oynar. Bedenin ürettiği Hyaluronik Asidin % 50'si üst deride ( Epidermiste ) bulunur ve kandaki yarılanma ömrü çok kısa (2,5-5,5 dk.) olduğu için kısa sürede metabolizmdan atılır.  Vücutta üretilen Hyaluronik Asit gibi dışarıdan destek olarak alınan Hyaluronik Asit ’de Dermisten Epidermis’e doğru yani cildin iç katmanlarından dış yüzeyine doğru cildi nemlendirir. Alerjik bir etkisi yoktur.
Hyaluronik Asit, olağanüstü düzeyde çok güçlü bir nem tutucudur. Doğal yollardan cildin dolgun görünümünü sağlar. Kendi ağırlığının 1000 katı su tutabilerek cildin sürekli nemli kalmasına destek verir. Hyaluronik Asit, doğal olarak insan vücudunda hücreler arası boşluklarda bulunmaktadır. Eşsiz su tutma özelliklerinin sonucu ciltte pürüzsüzlüğün ve yumuşaklığın artması, kırışıklıkların azalmasıdır.
Gözün camsı sıvısı, kıkırdak, eklem sıvısı, alt deri ( Dermis ), üst deri ( Epidermis ) ve göbek kordonu gibi vücutta farklı bölgelerde bulunur.
Cildimizi genç ve diri gösteren güç bu Hyaluronik Asidin gücüdür. Ancak ilerleyen yaşla beraber ciltteki oranı azalır ve topikal ürünlerle bu kaybın telafi edilmesi gerekir. Cilt bakım ürünlerinde kullanılması son derece yaşamsal olan bu etkili bu madde aynı zamanda yara iyileştirici özelliğe de sahiptir.
Hiyaluronik Asit, bakteriyel enfeksiyonların azalmasında yardımcı olabilir ve birçok araştırmada bakteri neslinin gelişimini engelleyebildiği görülmüştür.
İnsanlar yaşlandıkça derinin dermis tabakasında bulunan elastin ve kollajen liflerin kalitesi bozulmakta ve buna bağlı olarak, yüz kırışıklıkları oluşup derinleşmektedir. Hyaluronik Asit özellikle yüzdeki çizgilerin azaltılması ve dudakların kalınlaştırılması için kullanılmaktadır.

Hyaluronik Asit gibi polisakkaritlerin eksikliğinde kollajen ( bağ dokusu liflerinin yapısını oluşturan ana protein ) veya bağ dokusu Hyaluronik Asit hastalığı gelişir; dolayısıyla iskelet, eklemler, tendonlar, deri, gözler ve kan damarlarının fonksiyonları bozulur.



Bağ Dokusu ve Hiyeralonik Asit ilişkisi

Bağ dokusu, vücudumuzdaki en yaygın dokudur. Bu dokunun diğer dokulara nazaran hücre sayısı az, ara maddesi ve lifi çoktur. Kemik, kas, kan damarı, sinir gibi birçok dokunun birbirleriyle irtibatını ve bütünlüğünü sağlayan bu doku, bir anlamda birleştirici-destekleyici gibidir.

Tüm hücresel besinler ve metabolik atıklar bağ doku içindeki hücresel arası boşluk boyunca taşınırlar.

Bağ dokuya çeşitli özellikler kazandıran farklı organik bileşikler vardır. Bunların en önemlisi bu Hyaluronik Asittir. Bağ dokusunu oluşturan hücre ve lifler, Hyaluronik Asitle birlikte birçok maddenin oluştuğu yapısal bütünlüğün içine yerleşmiştir.

Bu aside, bağ dokularındaki temel bileşik olmasının yanında, nörolojik başta olmak üzere, birçok biyolojik fonksiyonun yerine getirilmesinde önemli roller verilmiştir. Horoz ibiği, bebek kordonu ve diğer bazı Hyaluronik Asit hayvani kaynaklardan saflaştırılır; Ayrıca, bakteriden fermantasyon ve doğrudan ayırma ( izolasyon ) metotlarıyla elde edilebilir. Bir kısmı da dalakta metabolize olur. Dışarıdan alındığında Hyaluronik asit bir şekilde alerjik reaksiyonlara sebep olmaz.

Hyaluronik Asit, dokuların hidratasyonu ( kimyevî reaksiyon sonucu su ile birleşmesi ) ve nemlenmesinde, dokulardan madde geçişinde, hücrelerin Hyaluronik Asit hücre hareketinde, farklılaşmasında ve bölünmesinde, eklem kayganlığının sağlanmasında, kan akımıyla yaşayan cilt hücrelerine temel besinlerin taşınmasında vazife görür.

Hyaluronik Asit ile cilt doku hasarlarında ve bakımlarında dermokozmetik bakım ürünlerle destek yapılmalıdır.

Bu yüzden ortopedi, romatoloji, oftalmoloji, dermatoloji ve kozmetolojide kullanılmaktadır. Hyaluronik asit, enjekte edildiği yerde, yapısında ve şeklinde uzun süre deformasyon olmadığı için yara tedavisinde de kullanılır; en çok tercih edilen dolgu maddesidir.

Hyaluronik Asit,  hücreleri koruyan ve beyaz hücreleri aktive eden hücre göçünü kontrol eder. Hyaluronik Asit hücre içi bir madde olduğundan bu yana bağışıklık sistemin uyarılması yoluyla antibiyotiklere olan ihtiyacın azalması için kullanılmıştır.



Hiyalüronik Asit,
*Hiyalüronik Asit, Hücreler arasındaki boşlukta bulunur.
*Hiyalüronik Asit, Hücreler arasındaki, bu boşluğun ana öğesidir.
*Temel yapısal elemanı olarak hizmet eder.
*Hiyalüronik Asit, Hücreler arasındaki  nemi kilitler.
*Hiyalüronik Asit, Hücrelerarası boşluğun yapısal bütünlüğünü destekler.
*Hiyalüronik Asit, cilt hücreleri arasındaki boşlukları doldurur.
*Hiyalüronik Asit, cildi yumuşak, pürüzsüz ve esnek yapar.
Fakat yaşlandıkça klinik olarak kanıtlanmış olan iki faktörle ciltteki Hiyalüronik Asit içeriği fibroblastların azalması ile değişir. Bir başka deyişle buna bağlı olarak ciltte bulunan Hyaluronik Asit miktarı ve kalitesi yaş ilerledikçe düşmektedir.
Zaman içerisinde ister doğal yaşlanma sürecine isterse zararlı kimyasal maddeler, alkol ve sigara tüketimi, kötü ve yetersiz bakım, genetik özellikler, hastalıklar ve güneş ışığı gibi içsel ve çevresel faktörlerle olsun vücuttaki doğal Hiyaluronik Asit  stoku azalır ve yok olur.
Cildin kollajen yapısının bozulmasının ana sebebi, kollajeni destekleyen Hyaluronik Asit stokunun azalmasıdır. Yaşlanmaya bağlı olarak çeşitli faktörlerle üst derideki Hyaluronik asit seviyesi düşer ve neticede cilt yaşlanır, incelir; cildin nemi azalır, esneklik ve gerginliği kaybolur. Hyaluronik Asitli kremler deriye uygulandığında derinin nem oranı artar; deri üzerinde ince bir film tabakası oluşur ve deri yumuşar; cildin esnekliği ve yeniden yapılanması sağlanır. Kullanımı Amerikan " Federal İlaç ve Gıda Dairesi  (FDA) " tarafından 2003'te onaylanmıştır.



Hyaluronik Asitin başlıca görev ve özellikleri şöyle sıralanabilir:

- Hücreler arası çimento görevi yaparak hücreleri birbirine bağlar.

- Vurmalara, şoklara karşı tampon veya yastık vazifesi görür.

- Kayganlığı sağlar ve şoku emer eder. Esneme ve kıvrılmalarda bağ dokusundaki bütün hücrelerin birbirleri üzerine kaymalarına yardımcı olur.

- Bebek cildinin yumuşaklığı, nemliliği ve gerginliği, bebeğin anne karnında yüzdüğü amniyotik sıvının Hyaluronik asit bakımından çok zengin olmasına bağlıdır.

- Kıkırdak hücreleri gibi doğrudan kan temini olmayan hücreler için Hyaluronik Asidin su tutma kapasitesi; bu hücrelerde besinin sağlanması ve atıkların hücrelerden uzaklaştırılması gibi önemli biyolojik fonksiyonların gerçekleşmesine yardımcı olur. Aynı zamanda deri altı dokuların büyümesi, gelişmesi ve tamirinde rol oynar.

- Doku mühendisliği ve ilâç taşıma sistemlerinin temel bileşeni olabilecek, yeni, biyo-uyumlu ve biyolojik olarak parçalanabilen polimer üretimine uygundur.

Son 20 yılda Hiyaluronik Asidin özellikle estetik kullanımı içlerinde eklem ağrılarının tedavi edilmesi, doğurganlık kliniklerinde kullanım ve doku çoğaltmanın da bulunduğu çok geniş bir alana yayılmıştır. Geçen birkaç yılda biyoteknoloji ile Hiyaluronik Asit türevleri, bu dikkate değer molekülün potansiyel uygulamalarını artıracak, daha etkin moleküler etkinliğe geliştirilmiştir.
Derleyen






Literatürler
*Alpaslan GH, Alpaslan C. Efficacy of temporomandibular joint arthrocentesis with and without
injection of sodium hyaluronate in treatment of internal derangements. J Oral Maxillofac Surg 2001
Jun;59(6):613-8; discussion 618-9.
*Altman RD, Moskowitz R.Intraarticular sodium hyaluronate (Hyalgan) in the treatment of patients with
osteoarthritis of the knee: a randomized clinical trial. Hyalgan Study Group.J Rheumatol 1998
Nov;25(11):2203-12
*Beck DE.The role of Seprafilm bioresorbable membrane in adhesion prevention.Eur J Surg Suppl
1997;(577):49-5
*Becker JM, Dayton MT, Fazio VW, Beck DE, Stryker SJ, Wexner SD, Wolff BG, Roberts PL, Smith LE,
Sweeney SA, Moore M.Prevention of postoperative abdominal adhesions by a sodium hyaluronate-based bioresorbable membrane: a prospective, randomized, double-blind multicenter study.
*J Am CollSurg 1996 Oct;183(4):297-306
*Condon PI, McEwen CG, Wright M, Mackintosh G, Prescott RJ, McDonald C. Double blind, randomised,
placebo controlled, crossover, multicentre study to determine the efficacy of a 0.1% (w/v) sodium
hyaluronate solution (Fermavisc) in the treatment of dry eye syndrome.Br J OphtHyaluronik asitlmol 1999
Oct;83(10):1121-4
*Gürsoy, A. (2002). Kontrollü Salım Sistemleri, Kontrollü Salım Sistemleri Derneği Yayını No:1, Elma Basım Yayın, İstanbul.

*Luo, H.,Li, N.B., Lio, S.P. Biosensors and Bioelectronics 45, 81-86 (2005).
*Maleki, A.,Kjoniksen, A.L., Nystrom, B. CarbohydrateResearch 342 (18), 2776-2792 (2007).
*Tırnaksız, F., Kaymak, Y. Türkiye Klinikleri Journal of Dermatology18(1), s. 9-16 (2008).
*Süldür, N. Fiziksel Tıp ve ReHyaluronik asitbilitasyon Dergisi 2(3), 2002.
*Yu, H.,StepHyaluronik asitnopoulos, G. MetabolicEngineering 10 (1), 24-32 (2008).
*Koolman, J.,Röhm, K-H., Çevirenler: Yeşilkaya, A., Baykal, A., Alper, Ö. Renkli Biyokimya Atlası, Nobel Tıp Kitapevi, İstanbul, s.37,41, 315 (2002).

Hiç yorum yok: